Eski bir
bilge : “Zihinde saklanan, kendini bedende gösterir.” Der.
Günlük
yaşamda ve hemen her hususta, çevremizden bizlere dolaylı veya direk talepler
gelir. Her ne kadar ; insanların istek ve arzuları sınırsız, karşılama imkanları
sınırlı, olsa da ; talep sahipleri genellikle kendi taraflarından, bakmakta veya
baktırmakta ısrarcı olurlar. Talep eden taraf ; taleplerinin gerçekleşmesi
hususunda sarf etmesi gereken kaynakların içeriğini ve miktarını biliyorsa ;
sonuca giden yoldaki mevcut veya muhtemel seçenekler hususunda yeterince bilgi
sahibiyse ; yönlendirilmemişse ve seçeneklerden birisine olmazsa olmaz diye
odaklanmamışsa ; verebileceğinden fazlasını istemiyorsa ve her görünenin nihai
bir sonucu ifade etmeme olasılığını da algılayabiliyorsa ; ne istediğini ve
talebinin bedelini biliyor, yaşamın renk ve tonlarını ana kaynaklarıyla ve
bilinç düzeyi oldukça yüksek düzeyde, yaşıyor ve yaşatıyor demektir.
Unutmayalım
ki ; para kazanma bilincimiz, bizleri yoksul olmaktan kurtarır. Sağlığımızı
koruma bilincimiz, bizleri hastalıklardan korur. Geldiğimiz ve gideceğimiz yeri
bilme bilincimiz, bizleri sair sanal üzüntüden kurtarır. Özetle ; bilinçli
olmamız, hakkı hak ederek yaşamayı, kendimizi ve çevremizi sürekli geliştirerek,
solumaktan öte bize yaşatır.
Günlerden
bir gün, yol kenarında ve dizlerinin üzerinde aranıp duruyormuş ; Nasrettin
Hoca. Bu durumu gören bir arkadaşı yanaşarak sormuş Hoca Nasrettin’e : “Hocam,
ne aranırsın öyle oralarda ?” Hoca Nasrettin’de bu soruya : “Anahtarımı yitirdim
de, onu arıyorum” diye karşılık vermiş. Bunun üzerine arkadaşı, Nasrettin Hoca
ile birlikte aramaya koyulmuş. Uzunca bir süre geçmesine rağmen anahtar
bulanamayınca, arkadaşı Hoca Nasrettin’e sormuş : “Hocam, anahtarı nerede
düşürdün?” Hoca da : “Evde düşürdüm” diye cevap vermiş. Bu cevaba hem şaşıran
hem de sinirlenen arkadaşı, Hocaya dönerek : “ Peki Hocam, niçin evde
aramıyorsun da, biz burada arıyoruz?” Diye sormuş. Bu soruya hocanın verdiği
cevap ise, oldukça ilginç olmuş : “Çünkü burası aydınlık, ev karanlık ; orada
bulamam””
Demek oluyor
ki, aradığımız şeyi doğru yerde aramalıyız. Eğer aradığımız, kendi içimizdeki
aydınlıksa ve bizde onu kendi içimizde bulamıyorsak ; kendimizi bilinçli bir
projeksiyon dahilinde ve sürekli geliştirerek özümüzde aydınlanmamıza
adamalıyız...
Nihai
anahtar
A’dan z’ye,
Sıfırdan
dokuza,,
Bir ömür
gerekli olanlar,
Hakkın
olduğu söylense,
Vaat edilse
de altın tepside,
Adına
rezerve edildiği belirtilse,
Ola ki, sıkı
sözler verilse de,
Kesinlikle !
Boğazından
geçene kadar,
Düşlerinde
değil de,
Kısmetin
olan Lokmanı ara,
Özündeki
özle gerçeklerde ;
Unutturmasın
sana,
Hiçbir
fotoğraf,
Kerten
kelleler ile,
Kertilen
kelleleri ;
Geçmeyen
otobüsün,
Olmayan
durağını,
Arasa ve
bulsa da,
Herkesten
önce,
Sokaktaki
insan,
Sen :
Zamanın
talebesi !
Ter
dökmediğin durakta,
Dün
beklemediğin gibi,
Bekleme
yarında