Hak ve yasa
işlerinde isteyenlere yol göstermeyi, mahkemelerde, devlet dairelerinde
başkalarının hakkını aramayı, korumayı meslek edinen ve bunun için yasanın
gerektirdiği şartları taşıyan kişiyi, Türk Dil Kurumu “avukat” olarak
tanımlamakta.
Avukatlık
mesleğin amaçları ise ; hukuki münasebetlerin düzenlenmesini, her türlü hukuki
mesele ve anlaşmazlıkların adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesini,
hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasını; her derecede yargı organları,
hakemler, resmi ve özel kişi, kurul ve kurumlar nezdinde gerçekleştirmektir.
Günümüzde
hemen her birey, hukuki olarak tanımlamakta zorlandığı hususlarda veya yasalar
karşısında çözüm isteyen soru ve sorunlarında, avukata danışması gerektiğini
bilir.
Avukata
danışmayla başlayan ve sonrasında ise gerektiğinde mahkemelere yansıyan, hukuk
tarafından çözüm gerektiren sorunlarımızın lehimize çözümlenmesi ; davamızı
kazanmayı ne kadar istediğimizden çok, bizi temsil eden avukatımızı talebimiz
ile ilgili öncelikli sağlıklı ve doğru bilgilendirmemiz ve sonrasındaysa onu
bilgi ve belge ile güçlendirmemiz ile doğru orantılıdır.
Günlük iş
hayatımızda daha huzurlu ve daha başarılı olabilmemiz ; imkanlarımıza ve
kaynaklarımıza paralel, mesleğinde başarılı olan bir avukatı, hukuk danışmanımız
olarak tanımlamamız ile çok daha sağlıklı ve kolay olur. Ayrıca bu hukuksal
destek, bizi olası birçok riskten korur ve kollar.
Timurlenk ;
doğu seferi sonrasında beraberinde getirdiği fillerden bir tanesini de bakmaları
için Nasrettin Hocanın köyüne vermiş. Zaman içerisinde köyde ne var, ne yok her
şeyi yiyip tüketen filin köyden alınması için köylü, Hocadan Timurlenk ile
görüşmeye gittiklerinde, kendilerine sözcü olmasını istemişler. Nasrettin Hoca
ise ; köylünün kendisine eşlik etmesi ve orada yaşadıkları sıkıntılarını
anlatmaları ön şartıyla, onlara yardım edebileceğini ifade etmiş.
Timurlenk'in ortalığı kasıp kavuran
filinden şikâyetçi olan köy ahalisi, bir heyet oluşturmuş, almışlar yanlarına da
Nasreddin Hocayı, koyulmuşlar yola... Huzura vardıklarında ise, arkasına bakmış
ki Nasrettin Hoca, şunu deriz, bunu isteriz diyenlerden tek bir kimse yok.
Karşısında benden ne istemeye geldin diyen, cihanı tir tir titreten Timur.
Köylünün sözleri ile davranışları arasındaki farka kızan Hoca da : "Ahali
filinizden çok memnun. Yalnız üzülüyorlar, eşsiz dolaşıyor gariban, yapayalnız.
Bir ikincisi de olsa..." demiş.
Avukatım
Sen !
Sana
iletilen taleplerin,
Karşılanması
beklenen,
Varlığı ve
kaynaklarıyla,
Dertlerin
tercümanı,
Çözümlerin
anahtarı olan !
Söyler misin
bana ,
Kendi
taleplerini,
Kiminle ve
ne şekilde,
Alır ve
gidersin, çözüme ;
İzlenecek
bir rotayı,
Sığınacak
bir limanı,
Yorulan
zihnin,
Talep
ettiğinde yüreğinden,
Seni, senden
başka huzura,
Kim ?
Hangi yoldan
?
Hangi
tanımla taşıyabilmekte ;
Kuruduğunda
yüreğin,
Taşımak
yerine okyanusa,
Zihninle
nemlendirmenin faydası,
Hangi ölçüde
ve kime ?
Daima
söylenecek,
Bir şeylerin
olsa,
Daima
dinleyecek birileri,
Hazır
bulunsa da,
Sendeki
seni,
Dinlemek ve
yaşamak,
Bir tek
doğduğun günde değil,
Yaşadığın
sürece,
Özündeki öz,
Kılavuz
olmalı,
Çözümlere
odaklı,
Bence,
gündemine