Canlıların
duyu organlarından birisi olan gözleri ile algılayarak beyinlerine
gönderdikleri, üç ana bilgi mesajı mevcuttur. Bunlar ; renk, biçim ve mesafedir.
Karada
yaşayan atlar ; her iki yanlarındaki gözleri sayesinde, hem avantajlara, hem de
dezavantajlara sahiptirler. Avantajlı oldukları husus ; her iki yandaki gözleri
ile hem önlerini, hem de arkalarını görebilme yeteneklerine sahip olmalarıdır.
Dezavantajlarıysa ; gözlerinin, birbirinden fazlaca uzak olmasından dolayı,
cisimlerin mesafelerini algılamalarında zafiyetlerinin oluşmasıdır.
Atlar ;
yanlarından veya arkalarından kendilerine yaklaşmakta olan olası veya mevcut
tehlikeyi fark eder ve görürler ama tehlike mesafesinin yakınlığını veya
uzaklığını, kavrayamazlar. Ayrıca ; nesneleri de, gerçekte olduklarından
yaklaşık iki kat büyük gördüklerinden dolayı, olası tehlikeyi gerçek
uzaklığından daha yakın algılarlar ve sürekli panik halinde, endişe içinde
olurlar.
Gerek ;
günlük hayatımızda yanlarındaki veya arkalarındaki trafikten ürkmemeleri için at
arabalarında ; gerekse, yarışlarda kendisiyle rekabet halinde olan rakiplerinden
tedirgin olmamaları için, atlara gözlük takılır ve yalnızca önlerini görmeleri
sağlanır...
İnsanoğlundaysa ; zeka, tıpkı attaki, göz gibidir. Zeka ; oldukça geniş bir
alanda, yatay ve düşey düzlemler ile birbirinden farklı açı ve uzunluklarda
bilgi mesajlarıyla, bizlerin olası etkilenmelerimiz karşısında şekillenebilecek
tepkilerimizde belirleyici, olmaya çalışır.
Akıl ise ;
ata takılan gözlük gibi, zekanın ürettiği veya zekanın yönlendirdiği alanlarda
daraltmalar yaparak, bizleri yönlendirmeye veya olası etkilenmelerimiz
karşısında geliştirebileceğimiz tepkilerde, sonuçların kabullenebileceğimiz veya
yaşayabileceğimiz, alan veya alanlara taşınması hususlarında gayret gösterir.
Zekanın
genişletme, aklınsa daraltmaya çalıştığı tüm yukarıdaki süreçlerdeyse ;
yüreklerimizin katkısı veya mihmandarlığı ; bizlerin özümüzde huzura ve
mutluluğa kavuşmamız için katma değer ilave etmekten çok daha fazlasını sorarım
! sizlere : yaşatmaz mı, bizlere ?
Kutuplarda ; ayı
avcıları, ayı avlamak için buzlaşmış karların içine, jilet gibi keskin balta
yerleştirir, keskin tarafının üzerine de kan sürerek tuzak kurarlarmış.
Ayı
tuzağa geldiğindeyse; kanı yalarken kendi dilini keser ama kanın tadından,
dilinin acısını fark edemezmiş. Sonrasındaysa ; kendi kanını yalamaya başlarmış
. Damarlarındaki kan tükenince de ; oldukları yere yığılır, kalırmış. Avcı da ;
tuzağın başına gelerek, ayının derisini yüzer ve posta zarar vermeden, avını en
iyi şekilde değerlendirirmiş...
Kim av, kim avcı.
Yüreğimizin, öz ile beslenen özümüzdeki kaynağı yönlendirmesi olmasa, kendimiz
haricindeki canlılardan veya birbirimizden farkımız nerede ?
Gözüm
Algılasa da iki
gözüm,
Rengi, biçimi ve
mesafeyi,
Ben, yine de feda
etmem,
Ne duyularıma ,
Ne de zekamın
kaptanlığına,
Özümün bana
bahşettiği,
Özümde anlam ifade
eden,
Bir damla yaşamı,
Bir nefeslik
sınavı...
Yaşatmaktansa
yaşamayı,
Algılanmaktansa
algılamayı,
Sorgulanmaktansa
varlığımı,
Tercih ederim,
Özümde,
Özümle yaşamayı