Gücün sırrı...

Afrika’nın uçsuz bucaksız topraklarında ; ilkbahar yağışlarıyla oluşup,
yaz sıcağında yok olan "geçici" göller mevcuttur. İşte bu göllerin oluşumuna tanık olan yerlilerin, bir de sözü vardır : "(gölde) Sular yükselince balıklar karıncaları, sular çekilince de karıncalar balıkları yer. "

Yani güç ; bugün karıncadaysa, yarın balığa geçebilir. Ya da, tam tersi...

Dolayısıyla; karınca ya da balığın, çaba ve gayretlerinden bağımsız gerçekleşen süreçlere, üzülmeleri veya sevinmeleri kendilerini kandırmaktan öte bir anlam taşımıyor, taşımazda...

İnsanoğlunda ise ; beden gücünü yürekten almıyorsa ; akıl yürekten beslenmiyorsa ve beraberinde fiziksel, duygusal, ruhsal ve zihinsel boyutlarda, eşit olarak birey gelişme göstermiyorsa ; güçlü bireyden söz etmek söz konusu olamaz.

Unutmamalıyız ki ! bizlerin hayvanlardan farkı, kaynağını yüreğimizden aldığımız ve aklımızla yönlendirdiğimiz bir yaşamı yaşarken, yaşatabilme gücümüzdür.

Bireyin gücünü önce pozitif enerjiye, sonrasında ise sinerjiye, nasıl dönüştürebileceğine gelince ...

Güç ; insanı bulunduğu yerden alıp, hedef aldığı daha üst bir noktaya taşıma enerjisidir. Bu enerjiye sahip kişiler, başkalarını kolayca etkileyebilirler. Güçlü insanlar ; yapabileceklerine ve başarabileceklerine inanırlar. Güçlerinin kaynağını ise, kendi tutarlı kimlikleri oluşturur. Kendi renk ve tonlarını yaşadıkları sürece de güçleri, sürekli artarak gelişir. İşte bu tür bir güçlenme, kişiyi günden güne daha bilgece davranışlara yöneltir ve hayatı gülümseyerek, yaşar ve yaşatır. Böylece kişinin düşünceleri berraklaşır ve dünyaya daha yüksek bir bilinç düzeyinden yaklaşmasını sağlar.

Sürekli gelişme, ruhsal ve bedensel boyutlarda olmalıdır. Ayrıca gelişmenin sağlıklı olabilmesi için, tüm güçlerin faal tutulması gerekir. Bilgeliğin ve mutluluğun, yolu da budur. Bilge, yönünü kendisinin ve insanlığın, sürekli ve yeniden imar edilmesine çevirmiş olan kimsedir. Sürekli kendisini geliştirerek, yaratıcının var olduğu yüreği ile birlikte yaradılış gayesine, saygı duygusunu daima besler ve büyütür .

Kişinin temelde yenmesi gereken sorun ise ; ruhuna veya bedenine en büyük acıyı veya zararı, kendisinin veya çevresinin hatalarının değil, sonrasındaki süreçte geliştirdiği ve gösterdiği tepkilerinin verebileceğini bilmesi veya görmesidir.

Tıpkı ; kendisini zehirleyen yılanın peşinden koşan kimsenin, kendisini zehirleyeceği gibi.... Yılanın peşinden koşmak mı, yoksa sağlığına yeniden kavuşmak için kaynaklarına odaklamak mı, ona yaşamı yaşatır veya yaşamın yaşanmasına imkan tanır ?

 

Arifliğin yolu 

 

Bakarsak yaşadığımız köprünün yakalarına ;

Görürüz !

Bir tarafta dört işlemi, karşısındaysa enerji yumağını ;

 

İrdelersek öncelikle dört İşlemi,

 

Toplamada,

Gökten inen bereketin kuyuları beslediği ;

Beş duyumuzun topladıklarını,

Mantığımızla yoğurarak,

Etkilere tepki geliştirdiği gibi ;

 

Çıkarmada,

Eksiltmenin havuzdan su çekmeye,

Boşa geçireceğimiz sürenin,

Yaşamımızdan gideceği gibi ;

 

Varolan elimizdeki değerlerimizi,

Kafa kafaya vurmanın,,

Bizleri kararlardan öte,

Kararsızlıklara taşıyabileceği gibi ;

 

Bölmedeyse;

Acı çekerek de olsa,

Nasıl paylaştıracağımızı bilmenin,

Varlığımızı tartıştırmaktan öte,

Kendimizi kurtarma sürecine taşıyabileceği gibi ;

 

Geldiğimizdeyse enerji yumağına,

Kalıpları yok, tanımları parmak izleri gibi ;

Doğrunun tanımı kiminde yediği kazıklarda ;

Birçoğunda ise tanımı,

Gökte ile yer arasındaki tüm adreslerde,

Yaşarken, yaşatılabileceklerimizi okuyabildiklerimizde ;

 

Yüreğimizi saran hüzünse,

Geçer akçenin, hangi oranda karışımı içermesinde ;

Ben bilsem de , bilir misin sen ?

Arif olmak kolay mı..

Yaşama Dair Makaleler

İletişime Geçin

Tüm soru istek ve görüşleriniz için lütfen bana yazın.