Hangi can sıkılmamalı...

         Bilim adamları ; canlı bir kurbağanın,  kaynar suya atıldığında verdiği tepkiler ile soğuk suyla dolu bir tencere içerisinde ateşte kaynamaya bırakıldığında geliştirdiği tepkileri ve sonuçlarını araştırdıklarında, ilginç sonuçlarla karşılaşmışlar...

Araştırmalar göstermiş ki ; kaynar suya bırakılan kurbağa ; sıcak su ile temas eder etmez sıçrıyor ve canını kurtarıyor. Soğuk su ile dolu tencerenin içerisine bırakıldığında ise, suyun ağır ağır ısınmasından reflekslerini kaybediyor ve sonunda haşlanarak canından oluyor...

Günlük hayatta ; birçok neden ve gerekçeden dolayı, bize emek veren veya bizim emek vermemiz gereken, başta mensubu bulunduğumuz aile üyelerimiz olmak üzere, çok yakınlarımız haricindeki konu ve kişiler için ne kadar fazla özveri ve hoşgörü gösteriyor, onların canlarını mümkün olduğunca sıkmamaya çalışıyor, onlara kaynaklarımızı aktarıyoruz...

Oysa annemiz ve babamız ; yaşama ilk gözümüzü açmamızla birlikte bizlere yüreklerinin kılavuzluğunda, birikimleri ile hemen her alanda ve her zaman, koşulsuz ve şartsız destek veren, kendileri ifade etmese de daima bizim yaşadığımız veya yaşayabileceğimiz olası problemlere canlarını sıkan, canlarını canımız için harcamaktan hiçbir zaman esirgemeyen ; evlatlarının, huzuru ve mutluğu için bizimle, bizim için yaşayan ; gerçek birer can parçalarımız...Peki bizim için bu kadar karşılıksız verici olan ebeveynlerimizin ne kadar canlarına, can katıyoruz ?  

Ya ; canımıza can veren, canlarımızın nihai canını ne kadar tanıyor, ne kadar yaşıyor, ne kadar hoşnut ediyoruz ? Gündemimizi oluşturan kişi ve kurumlar ile gerçek gündemimizi hangi oranda örtüştürerek hayatın renk ve tonlarını soluyoruz ?    

Tam ve kamil bir insan , kaynakları ile orantılı olarak ve yakınından başlayarak acıkanın ekmeği, üşüyenin hırkası, güneşte yananın siperi ve gölgesi olmaz mı? Unutmamalı ki ; insanın cemali ve güzelliği sözünde, kemali ise hareketlerindedir .

Birde canımız ile yaşama can katmak...

Okyanus sahillerinde yürüyüş yapan birisi, sabaha karşı kumsalda dans eder gibi hareketler yapan birini görür. Biraz yaklaşınca , bu kişinin sahile vuran denizyıldızlarını, okyanusa atan genç bir adam olduğunu fark eder ve genç adama yaklaşır...

-Neden denizyıldızlarını okyanusa atıyorsun?

Genç adam yanıtlar :

-Birazdan güneş yükselip, sular çekilecek. Onları suya atmazsam ölecekler.

Yürüyüş yapan kişi bir kez daha sorar :

-Kilometrelerce sahil , binlerce denizyıldızı var. Ne fark eder ki?

Genç adam eğilir, yerden bir denizyıldızı daha alır, okyanusa fırlatır :

-Onun için fark etti ama, der !

 

Canım

 

Soramaz kimse !
Hangi oranda,
Kime,
Ne verdin diye,
Sakın sorma sende,
Bana vereceğin,
Ne diye ;

 

Bugüne kadar,
Yaşamadım cananı,
Ama tanırım canı,
Bilirim ki ;

Yürekteki can,

Yaşam kaynağı ;

 

Dün veya bugün !
Hak etmese de,
Yaşattığıma değil de,
Yaşatana verdim,

Daima yarımı ;

 

Can !
İnan canım sözcüğü,
Çok yabancı bana,
Sözcük olarak,
Çıktıysa da dudaktan,
Yaşam vizesi,
Verilmedi,
Benim ortaklardan ;

 

Canana verilmek üzere,
Ben istesem onlardan,
Sorarlar bana :
Gün gelirde giderse,
Ne koyacaksın,
Yerine diye ;

 

Asla !
Canın rızası olmadan,
Vermezler,
Canımı kimseye

Yaşama Dair Makaleler

İletişime Geçin

Tüm soru istek ve görüşleriniz için lütfen bana yazın.