Hemen hemen
batı Avrupa da kullanılan tüm diller ; canlı ve cansız varlıkları, duygu ve
düşünceleri, çeşitli durumları bildiren kelimelere, yani isimlere odaklıdırlar.
Diğer bir ifade ile de ; evreni nesnelleştirme, onu ölçme, ele geçirme eğilimi
taşırlar.
Batı Avrupa
dillerinin tersine, Doğu dillerinin büyük bir bölümü ile Kuzey Amerika yerel
dilleri ise; olumlu veya olumsuz olarak çekimli durumlara, zaman kavramı taşıyan
veya zaman kavramı ile birlikte şahıs kavramı içeren, kelimelere ; yani fiillere
dayalıdırlar. İçeriklerinde ise, insanlara ; her şeyi iç içe, birbirine bağlayan
yaşam tutkalını unutturmamayı ve kişinin gördükleri üzerine değil ; doğadan,
doğal olarak algıladıkları üzerine odaklanmalarını sağlatmayı, barındırırlar.
Ayrıca da, sürekli duru ve yalın kaynaklardan beslenilerek, yaşamı anlamaya
çalışmanın, derinliğindeki huzuru ve mutluluğu tüm yalınlığıyla ifade ederler.
Örneğin ;
Kuzey Amerika yerel dillerinden biri olan, Mic Maq’ta ; ağaç için bir kelime
bulunmamaktadır. Bunun yerine, rüzgar estiğinde yapraklarından çıkan seslere
göre değişik ağaçlardan, söz edilir. Mic Maq dilinde orman için kullanılan
kelime, “titreyen yapraklar” olarak tercüme edilebilir.
Yine,
Uzakdoğu’da da, bir bilge ; bir gruba samimi bir konuşma yapmak üzere kürsüye
geldiğinde, o anda kürsüye bir kuş konar ve kuş uzun uzun öter. Sonrasında ise ;
kuş, uçar gider. Bunun üzerine de, bilge adam kürsüden iner, dinlemeye gelenler
ise dağılırlar...
Evet, onlara
göre dil ; doğanın nihai sahibinin, her canlı veya cansızda kendi yansımalarını
ifade ettiği ve yalnızca insanlara düşenin, bunları öncelikle algılamak ;
sonrasında ise, algıladıklarını yaşarken yaşatmak için bir araç olduğudur.
Huzura giden
yolda, “kamil” olmasa da, “bircan” ile olduğumuzu göz ardı etmeden ;
verebileceklerimizden fazlasını, istemeden ; öncelikle ruhumuzu ve bedenimizi,
bire indirmeden ; sonrasında ise, maddi ve manevi dünyamızı, tek bir dil ile
yaşarken, yaşatmadan ; hangi yolda, hangi dil ile yol alınabile...
Yüreğimin dili
Bir insana,
Ulaşmak
için,
Çıktığında
yola,
Özden
beslenerek,
Gitmek
varken adrese,
Gerek var mı
?
Zekanın
mihmandarlığına,
Aklın
kırbacına ;
Kulak duyar,
Göz görür,
Burun
koklar,
Damak tadar,
Ten ise
dokunur,
Sorarım
sana,
Bu
duyularla,
Ne kadar yol
alınır ?
Tutkun yoksa
yüreğinde,
İstemezsen,
Özünden,
özünün diliyle,
İstenmezsen,
Özden, öz
dil ile,
Hangi dille,
Bulursan
veya bulunursan bulun,
Pırını
pırtını topla,
Yola
koyul..