Hedef yürekle belirlenmişse...

Hareket eden her şeyin bir momenti vardır. Düşüncelerin, kişilerin hatta grupların bile...

Evreninse bir ritmi mevcuttur ve evrende de her canlı kendisine özgü bir ritim ile yaşar.    

Fabre, çalışmalarında bu tırtıllardan bir kısmını bir saksının kenarına yerleştirmiş ve yerleştirme esnasında da tırtılların birbirine değmelerini sağlamıştır. Böylece, tırtılların  tam bir halka oluşturacak şekilde dolaşmalarına yardımcı olmuştur. Oluşturulan halkanın ise ne başı, ne de sonu bellidir. Tırtıllar saatlerce ve halka şeklinde, saksının etrafında dönmüşler ve yakında bir yere yem konmasına rağmen, onlar besine ulaşmak için halkayı bozmamışlardır. Belli bir zaman sonra bu faydasız yürüyüşleri bırakarak yeme doğru yönlenmeleri beklenmesine rağmen, onlar aynı tempoda ve döne döne yürüyüşlerini devam ettirmişlerdir... Bu tırtıllar ; içgüdülerinden, geçmişteki tecrübelerine ; adetlerinden, geleneklerine ; özetle alışkanlıklarından vazgeçmemişlerdir. Hedefleri  olmadığından da tüm enerjilerini standartlarını korumaya çalışarak harcamış ve yalnızca zaman geçirmişlerdir.

Birçok insanda tırtıllar gibi hareketi önemser, hedefleri olmadığından veya bir hedefe yoğunlaşmadıklarından da sonuca ; yani hedefe ulaşmayı düşünmezler, yalnızca kaynak tüketirler.

İnsanın ; ne istediğini bilmesi, başlaması için ; isteği doğrultusunda kaynak tüketmesi, yol alması için ; nihai hedefinin var olması ise, duraksadığında ve/veya duraksatıldığında kendini toparlaması için ; olmazsa olmaz, değil mi?

Göz gördüğünü, kulak duyduğunu, ten dokunduğunu, dudak tattığını, burunsa kokladığını algılar ; ama ya yürek ?

Doktorlar, kitaba yakından bakarak okuyanlara gözlerinin bozulacağını ve bu yüzden de kitaba uzaktan bakarak okumalarını tavsiye ederler. Bunun gibi, hayatı da en geniş perspektifiyle yalnızca yüreğimizle algılar, yaşar ve yaşatırız.

Hedefini yüreği ile seçen ve kaynaklarıyla olgunlaştıran kimse ; zihinsel ve bedensel olarak, yoğunlaştırarak seçtiği hedefe yönlendirdiği enerjisiyle, sinerji oluşturmaz mı ? Yaşarken yaşatmaz mı ; tutkusunu, tutuklusuna...

 

Yüreğine

 

Gökten inen su zerresi,

Hedef seçer,

Okyanusa ulaşmayı özünde,

 

Toprağa atılan tohum,

Hedef alır,

Ağaç olmayı kendisine,

 

Sense,

Ey insanoğlu !

Özündeki özden beslenerek,

Belirlemişsen hedefini,

Yüreğinin isteğiyle ;

 

Gündüzleri giydiğin elbise,

Bedenini sıktığında,

Nefes almakta zorlandığında,

Koşarak, olmasa da,

Dön gel,

Aklınla yüreğine ;

 

Gün yerini,

Karanlığa bıraktığında,

Zekanla aklın ,

Çelişki yaşadığında,

Bir tebessüm eyle,

Uzan yüreğindeki,

Varlığının özüne ;

 

Aradığının,

Huzur ve sevgi olduğuna inandığında,

Duygularından emin olduğunda,

Mesafeleri unut,

Dönmemek üzere,

Gel !

Yüreğindeki özle,

Sana özünü veren öze

Yaşama Dair Makaleler

İletişime Geçin

Tüm soru istek ve görüşleriniz için lütfen bana yazın.