Her biriniz bir gökkuşağı...

Güneş ışığı bir su damlasına girdiği zaman, ışığın büyük bir kısmı su damlasının içinden geçer. Işığın geriye kalan kısmı ise su damlasının içinden tamamıyla geçemez ve kırılır yani suyun iç yüzeyinden yansır ve girdiği yerden çıkar. Bu oluşum çok sayıdaki yağmur damlalarıyla tekrarlanınca da bizlerin gökkuşağı olarak tanımladığımız doğa olayı gerçekleşmiş olur...

İki insan arasında gerçekleşen bir sözlü iletişim sürecinde de kullanılan sözcüklerin büyük bir kısmı ifade edilmek istenilen anlamları ile bireyler tarafından karşılıklı olarak algılanır. Sözcüklerin belli bir miktarı ise ya hiç ya da ifade edilmek istenilen anlamı ile algılanmaz. Bazen de sözcükler bireyler tarafından tamamıyla farklı anlamlarda aktarılır ve/veya algılanılır...

Kendi duygu ve düşüncelerimizi karşımızdaki bireye aktarmak kadar karşımızdaki bireyin duygu ve düşüncelerini anlamaya çalışmak, iletişimin nitelik ve nicelik olarak değer ifade etmesi için önemlidir. Kelimelerin bizdeki tanımları kadar, bize aktarılmaya çalışılan içeriklerini algılamaya gayret etmek ; iletişimi süreçlere bölerek sorgulamak ve/veya tüketmek yerine bizlere iletişimin toplamındaki sinerjiden yararlanma yolunda çok daha fazla hizmet eder...

İlköğretim eğitimi sırasında öğretmen öğrencilerine sorduğunda : “bir kilo pamuk mu daha ağır, yoksa bir kilo demir mi?”... Soruyla karşılaşan öğrenciler de genellikle “bir kilo demir” cevabını hiç düşünmeden öğretmenlerine verirler. Soruda bile eşitliğin ifade edildiği böylesi bir durumda öğrenciye demirin pamuktan daha ağır olduğunu ifade ettiren gerekçe acaba nedir ?

Birbirinden bağımsız iki değerin veya bilginin yani demirin ağırlık pamuğun ise hafiflik ile ilgili kavramlar olarak talebelerin zihinlerinde daha önceden oluştuğunun ve bunlarında olası tetiklemelerde bilginin değerlendirilerek kullanımından öte refleks olarak bulundukları haliyle aktarılmaya çalışılması değil midir cevabı oluşturan gerekçe de.

Bilgi ve sevginin paylaşıldıkça büyüyeceğinden hareketle ama tez canlılık veya ön yargı gibi alışkanlık oluşturma olasılığı olan tutum ve davranışlarında yaşanacak iletişim süreçlerinde bize artı değer oluşturmak yerine bizi toplamdaki kazanımlardan mahrum bırakacağını gözardı etmeden yaşarken yaşatmak gerek...

Fizikçilerinde bildiği gibi iki negatif veya iki pozitif yük birbirini iter fakat iki farklı yük birbirini çeker. Dolayısıyla farklı renkleri tek renge indirmektense farklı renklerle gökkuşağı oluşturmaya çalışmak yaşamı çok daha coşkulu yaşamanıza ve yaşatmanıza imkan verir...

 

Gökkuşağı bireyleri

 

Baktığımız yerden bakılmasını,

Duyduğumuz perdeden duyulmasını

Tattığımız tattan tadılmasını

Nedense

Daima istesek de

 

Her birimizdeki,     

Parmak izlerinin,

Farklı olduğunu anımsarsak

 

Açılardan

Düzlemlere

Farklı renk ve tonları

Tek tipe indirmeye çalışmazsak

 

Beyazın

Gökkuşağında

Kırmızı,

Turuncu,

Sarı,

Yeşil,

Mavi ve mor renkleri yansıttığını

Yaşattığı perde ve tonda anlarsak

 

Geçmişten günümüze

Gökkuşağının altından geçenin,

Cinsiyet değiştireceği söylense de

Bireydeki renkleri yaşamak

Saygı ve sevgi ile yaşamaya

Yeterde artar bile.

Yaşama Dair Makaleler

İletişime Geçin

Tüm soru istek ve görüşleriniz için lütfen bana yazın.