Huzurumuz İçin...

Hindistan'da ; bireyler birbirleriyle her karşılaşma ve ayrılmalarında, diğer bir ifade ile birbirleriyle selamlaşmalarında “NAMASTE” terimini kullanırlar. Kelimenin içiriği ; içerisinde tüm evrenin yaşadığı o yeri (yüreğini), içerisinde tüm evrenin yaşadığı o yerden (yüreğimden) ; saygıyla selamlıyorumdur.

Selamlamadan başlayarak ruh ve bedenimizin öncelikle kendi içinde barışık olması, sonrasında ise çevremiz ile uyum ve ahenk içerisinde hareket etmesi ve daima olumlu duygu ve düşüncelerle beslenmesi, günümüzde bizler için olmazsa olmazdır.   

Zihnimizde sakladığımızı bedenimizde gösteririz. Kaygı ve baskıyı zihnimizde saklamışsak, bu durum fiziki ağrılar ve kasılmalar şeklinde kendini, bedenimizde belli eder. Eğer ; değer vermeyi ve neşeyi aklımızda tutmuşsak, yaşamımızda mükemmel bir sağlık ve ışıldayan bir yüz şeklinde, kendisini gösterir.

         Nefret etmeyelim. Nefret, bir nevi zihni işgal etmektir. Ve bu bizi nefrete neden olan konuya esir eder. Nefret, negatifin diğer bir ifade ile olumsuzluğun ürünüdür. Nefreti hissetmek için kendimize ne kadar izin verirsek, olumsuzluğun elinde o kadar oyuncak oluruz. Unutmayalım ki ! birinden nefret etmekle o kişiyi kendimize, kendi zihnimize çeker ve aydınlık geleceğe bakmaktan öte sürekli sorgulanan bir geçmişe, kendimizi esir ederiz.

         Ruh ve bedenimizin huzur ve sıhhatini sağlamak için, dinlenme ve hareketin zamanında ve birbirinin peşi sıra, gelmesi gerekir. İş yapmamız gereken zamanı dinlenmeye ayırırsak, fırsatları kaçırır ve kolaylıkla elde edebileceğimiz şeyleri, zora sokarız. Dinlenmeye ayırdığımız zamanda hareket halinde olursak, çalışma zamanında hazırlıklı olamaz ve hata yaparız. Düzenli dinlendiğimizde ve çalıştığımızda ise, genellikle huzurun ve sıhhatin daim olduğu bir yaşam yaşarız.

         Eğer bize zarar veren alışkanlıklarımızı yenmekte zayıflık gösterirsek, geleceğimizi yok ederiz.Geçici sevinçler kötü alışkanlıklarla birlikte yaşanıyorsa, uzun vadede tehlikeli olur ; kısa vadede ise sarsıntılara sebep olur. Kısa vadeli bir sevinci, uzun vadeli bir probleme tercih etmek, karlı bir iş değildir. Kendimizi kötü alışkanlıklardan kurtarmamız için güçlü bir irade, sağlam ve sağlıklı bir duruş gerekir.

Huzurlu olmamıza katkıda bulunacağına inandığım ve hepimizin üzerinde mutabakat sağlayacağı bir öneriler listesini de sizlerle paylaşmakta fayda görüyorum.

Ufak şeyleri dert etmeyin. Kusursuz olamayacağınızı kabullenin. Arada sırada canınızın sıkılması yararlıdır :Bırakın canınız sıkılsın. Strese dayanma gücünüzü azaltın. İçinde bulunduğunuz ânı, ruhsal ve bedensel faturalarını ödeyerek yaşamayı öğrenin.

Sıkça tekrar edin: Hayat acil bir durum değildir.  Rahat ve ılımlı insanların, çok başarılı olamayacakları düşüncesini bir yana bırakın. Unutmayın: Öldüğünüz zaman yapılacak işler listeniz hâlâ dolu olacaktır.

Kimsenin sözünü kesmeyin, eleştirme isteğinizi bastırın, başkalarının cümlelerini siz bitirmeyin. Birisine bir iyilik yapın ve kimseye bundan bahsetmeyin. 

Bilmemenin verdiği rahatlığı yaşayın ama öğrenmeye çalışın. İpin ucunu biraz bırakın ama nihai adresi göz ardı etmeyin. En inatla savunduğunuz beş iddianızı sıralayın ve bu konularda yumuşamaya çalışın. Planlarınızda esnek olun. 

Kışa hazırlık (eksikleri gedikleri kapatma) telaşından kaçının. Her gün birkaç dakikanızı, sevecek birini düşünmeye ayırın. Antropolog olun: Ön yargınızdan uzak, başka insanların yaşam ve davranış tercihlerini inceleyin.    

Bulunduğunuz konumdan, mutlu olmaya bakın. Hizmet vermeyi, yaşamınızın değişmez bir parçası haline getirin. Bir iyilik yapın ve karşılığını ne isteyin, ne de bekleyin. Varlığınızı bir bütün olarak kabullenin. Başkalarını suçlamayın, suçluyorsanız da suçlamaktan artık vazgeçin.

Zihninizde özel bir bölüm açın. Her gün bir dakikanızı, minnettar olduğunuz birini düşünmek için harcayın. Önce karşınızdaki kişiyi anlamayı hedefleyin. Daha iyi bir dinleyici olun.

Bir tartışmaya girecek olursanız, kendi görüşünüzü savunmadan önce, karşı tarafın savını anlamaya çalışın. Duygularınıza kulak verin; size söylemeye çalıştıklarını göz ardı etmeyin. Yaşamınızı sevgiyle doldurun. Kendi düşüncelerinizin gücünü bilin. "Daha fazlası, daha iyidir" diye düşünmekten vazgeçin.

Yukarıdaki önerilerime yorumlarınızı bilemiyorum ama her zamanki gibi, benim mısralarımla başka bir açıdan, huzura yolculuk ise, tatlımız olan aşuremiz sizlerin ...

 

Huzur Yolu

 

Hoca Nasrettin’i !

Koca bir sepet,

Kırmızı biberin,

Önünde oturup yerken,

Bulur arkadaşı ;

Bakar ki :

Hocanın gözleri kızarmış,

Ağzı kanlar,

Gözleri yaşlar içinde ...

Kırmızı biberleri,

Yemekten,

Vazgeçmiyor ama ;

 

 

Sorar arkadaşı :

Niye,

Eziyet edersin,

Kendine Hoca ?

Yeni bir biberi,

Eline alıp,

Isırarak cevap verir,

Nasrettin Hoca :

“Olası tatlı biberi,

Arıyorum,

Bütün sepette” diye ;

 

Evet !

Hoca Nasrettin’in,

Özünü aradığı gibi,

Senin için,

Vazgeçemeyeceğim,

Olmaz ise olmaz,

Diyebileceğim,

Dün hiç olmadığı gibi,

Yarında,

Olmayacak özüm !

İnan, başka birisi .

Yaşama Dair Makaleler

İletişime Geçin

Tüm soru istek ve görüşleriniz için lütfen bana yazın.