İkna ilginç
bir sözcüktür. Fethetmek anlamına gelen Latince “vincere” sözcüğünden
türemiştir.
Yaşamın hemen her alanında ya ikna etmek zorunda kalırız ya da ikna edilmek ile
karşı karşıya...
Düşünsel konuşmalarda ise; ikna etmeye çalışmak veya ikna edilmeyi beklemek,
fevkalade yararsızdır. Herhangi bir düşünsel konuşmaya bir soruyla başlamakta
fayda vardır. Soru sorarak başlamak, karşıdaki bireye “sana herhangi bir konuda
kendime ait bir fikri kabullendirmeye çalışmıyorum, bunun yerine senden (veya
seninle ) bir şeyler öğrenmek istiyorum” mesajını içermez mi?
Konuşmalarımızın verimli olabilmesi , tüm kalbimizle karşımızdaki ferdin
fikirlerine saygı duymayı ve yine tüm kalbimizle istediğimiz gibi değil,
karşımızdakini olduğu gibi kabullenmemizi gerektirir.
Saygı duyma
eylemi, özünde bizi başkalarının da en az bizler kadar meşru varlıklar olduğunu
görmeyi gerektirir.
Bir
Güney Afrika dili olan Zoluca’da, insanlar birbirleriyle karşılaştıkları veya
birbirlerinden ayrıldıklarında “Sawu Bona” diyerek selamlaşırlarmış. Deyimin
Türkçe’si “seni görüyorum”. İçeriği ise ; senin beni gördüğün kadar ben de seni
görüyorum ve seni yaşıyorum.
Demek oluyor
ki ; ilkel veya çağdaş topluluklarda, saygı sözcüğünün şekli veya ifadesi
değişse de, içeriği ve kapsamı hiç değişmiyor.
İkna etmenin amaç olmadığı, düşünsel bir konuşmadan verim alabilmemiz için ;
zihnimizde geçmişimizden taşıyarak getirdiğimiz bakış açımız kadar, karşımızdaki
insanında, bizim gibi geçmişinden taşıyarak getirdiği bir bakış açısının var
olduğunu ; odağımızı doğru ve yanlışa yöneltmenin, bizleri konuşmanın
içeriğinden ve kazancından uzaklaştıracağını ; iletişimin nihai olarak bize
farklı bir bakış açısı kazandırabileceğini, göz önünde bulundurmamız, oldukça
önemlidir.
Daim
unutmayalım ki ; Kaşgarlı Mahmudun dediği gibi : dil ile düğümlenen diş ile
çözülmez.
Dil
Sorsa biri :
İki
kulağımızla,
Bir
dilimizin,
Var oluş
nedenini,
Cevap verir
öteki :
Çok
dinleyelim !
Az
konuşalım,
Gerçeğini ;
Bilmezler
belki !
Ok
fırladığında,
Yaydan,
Mermi
çıktığında,
Namludan,
Söz
gittiğinde,
Ağızdan,
Dönmezler,
Bir daha
geri !
Bir insanın
başına,
Karpuz,
Veya nohut
attığında,
Hangisinin
ne yaptığını,
Düşündün mü
acaba ?
Söyleme,
Her aklına
geleni,
Düşün !
Ne
söylememen,
Gerektiğini
;
Fanusta
yaşamak istemeyen,
Alemi
solumayı isteyen,
Birisi !
Elbette ki,
Paylaşmayı
bilmeli.