İnsan burnunda, özel hücrelerden
dokunan “olfaktör epitel tabakası” burun içinde bir santimetrekareden daha az
yer kaplar. Bu alan gözlerimizde ışığa duyarlı retina tabakasından daha azdır.
İnsanın olfaktör epitel tabakasında, bir hesaba göre, yaklaşık 6 ila 10 milyon
kadar sinir hücresi (nöron) bulunur. Bu miktar, ‘burnu iyi koku alan’ biri için
yeterlidir.
Burnun gözle görülür sivriliğinin
aksine, asıl koku duyumuz, burnun dibinde ve derininde gizlidir. Kokuyu
burnumuzun tam dibine doğru yerleştirilmiş, birkaç katlı hücre tabakasıyla
algılarız. Burnun fonksiyonu, kokuyu taşıyan havayı, asıl koku organımıza doğru
yönlendirmektir
Demek ki
koku, koku moleküllerinin, burundaki söz konusu alıcılara çarpmalarıyla, ortaya
çıkan bir duyum etkisidir. Koklama dokusu ile beyin arasında bir ara istasyon
yoktur. Koklama dokusu, merkezi sinir sistemini devre dışı bırakan ve dış
dünyayla doğrudan ilişki içinde olan ve beyine en yakın duran, biricik duyu
organıdır.
Parfüm
sözcüğünün etimolojik kökenini ( köken bilimi ile ilgili tanımını) Latince per
fumum “buharla” deyimi oluşturur. Bu sözcük ancak 18. yüzyıldan sonra, güzel
koku anlamında kullanılmaya başlanmıştır.
Modern
anlamdaki ilk parfümü, 10. yüzyılda yaşamış olan, dönemin ve tarihin en büyük
şahsiyetlerinden birisi olan, tıp doktoru İbn-i Sina üretmiştir. Kokulu yağı
çiçeklerden damıtarak, gül suyunu elde eden, ilk kişi İbn-i Sina’dır.
Saçlar
parfümü taşımak için çok uygundur, çünkü koku maddesini emme özelliğine
sahiptirler. Gövdenin parfüme en uygun bölümleri ise, kan dolaşımının en güçlü
olduğu yerlerdir. Sıralamak gerekirse : el bileği, ense,şakaklar, diz oyukları,
göğüs aralıkları parfümün bedenimizde en kalıcı olduğu bölgelerdir ve parfüm bu
bölgelerde uzun süre kalır. Parfümün kokusu ise, gövdenin bu bölümlerinden
yayılan sıcaklığa göre değişir.
Bir koku
bulutuyla çevriliymiş gibi kokmak isteyenlerse ; erkeklerde pantolon ,
bayanlarda ise eteklerinin kenarlarına parfüm döksün veya sürsünler. O zaman,
koku yükselir ve tüm gövdeyi sarar.
Parfüm
kullanıldıktan sonraki ilk saatte, gözeneklerden çıkan çeşitli asitlerle
kaynaşır ve böylece kendi belirleyici karakterini, diğer bir ifade ile kokusunu
oluşturur.
Parfümün
hemen buharlaşmasının, çok sık rastlanan bir nedeni de, parfümün tende durmasını
engelleyen, ya da kısıtlayan deri yağının çok fazla salgılanmasıdır. Parfümünüz
teninizde uzun süre kalmıyorsa, konsantre parfüm kullanmanızda fayda
vardır.
Parfüm şişelerinin üzerinde
parfümün türü yazar.Başlıca parfüm türlerine gelince ; parfüm: En konsantre ve
en pahalı olanıdır. 4-10 mililitrelik şişelerde satılır. L’eau de parfume: Daha
az konsantredir ve daha büyük şişelerde satılır. L’eau de toilette: Daha az
konsantredir ve en yaygın kullanılan türdür. L’eau de cologne: Konsantrasyonu
çok az olduğu için hafif ve uçucudur. Kalıcı değildir. Genellikle erkekler
tarafından yeğlenir.
Kaliteli bir
parfüm cildinize temas ettikten sonra, parfüm deride üç evrede gelişir. İlk
evre, parfümü sıkar sıkmaz, yayılan kokudur. İkinci evre, sıktıktan sonraki, iki
saat içerisinde duyulan kokudur. Son evre ise, parfümün asıl kokusunun çıktığı
evredir. Bu koku 3 saat içerisinde oluşur ve 20 saat kadar etkisini sürdürür.
Uzmanlara göre parfümle cildiniz arasındaki uyum iki üç saatin sonunda
anlaşılabilir.
Bir şişe
parfümün içeriğinde yalnızca yüzde 15 oranında parfüm yağı bulunuyor. Alkol
miktarı yüzde 55, geriye kalanı ise arı sudan oluşuyor.
Maliyetlere
gelince; yüzde 5 hammaddeye, yine yüzde 5 ise araştırma geliştirmeye gidiyor. Ve
siz sevdiğinize bir şişe parfüm armağan etmek istediğinizde, ödediğiniz paranın
yüzde 90’ı, satış, pazarlama, ambalaj, dağıtım ve vergilere gidiyor. Yani,
ödediğiniz paranın çok çok küçük bir bölümüyle güzel kokulu bir parfüm satın
almış oluyorsunuz.
Parfümün
etkisi ile ilgili ilginç uygulamalara gelince...
Tokyo’nun
alışveriş caddelerinde buram buram çiçek kokmaktadır, çünkü işadamları bu güzel
kokuların alışverişi arttırıcı bir etkisi olduğunu bulgulamışlardır.
Paris
metrosunun yoğun olduğu saatlerde insanların saldırganlıklarını dindirmek
amacıyla, metroda menekşe kokusu kullanılmaktadır.
Araştırmacılar, bürolara canlandırıcı çam ya da lavanta kokusu sıkıldığında,
çalışma veriminin %10 arttırılabileceğini ortaya koymuşlardır.
Koklamaktan Öte
Görünen,
zifiri karanlıktan,
Gönlümün,
ilahi aydınlığına ;
Ruh
beraberken bedenle,
İsteseydi
uçmamızı,
Esirgemezdi,
bir çift kanadı ;
Bekleseydi,
yüzmemizi,
İlave
ederdi, yüzgeçlerimizi ;
Sonuçta ise
: Ayak verdi,
Unutmamız
için, geldiğimiz yeri ;
Genelde
yürümek,
Gerektiğinde
koşmak !
Zamanı
geldiğinde ise,
Olduğu
yerde,
Beklemesi
için dengede ;
Gittiğindeyse, ruh bedenden,
Sorgular :
Kiracı olan bizlerden,
Doğru yere,
doğru insana,
Ve doğru
zamanda,
Götürmelerini istedin mi ?
Sen onlardan
diye ;
Verileni
Kullanma oranınla,
Rahatlarsın
!
Zamanı
geldiğinde,
Sorgulayan
önünde .,