Günün
birinde, kurbağalar kendi aralarında bir yarışma düzenlemeye karar vermişler.
Yarışmanın içeriğini de, yüksekçe bir kuleye tırmanmak olarak belirlemişler.
Yarışma günü
geldiğinde ; yarışmacı kurbağalar ile birlikte oldukça fazla seyirci kurbağa da
yarışma alanında yerlerini almışlar. Yarış başladığında ise ; yarışı izleyen tüm
kurbağalar yarışmacı kurbağalardan hiçbirisinin kulenin tepesine
tırmanabileceğine inanmadıklarından, hep bir ağızdan :” Ba-şa-ra-ma-ya-cak-sı-nız,
Ba-şa-ra-ma-ya-cak-sı-nız...” diyerek tempo tutmuşlar. Bu olumsuz ve yoğun
tezahürattan etkilenen yarışmacı kurbağalar kulenin tepesine ulaşma ümidini
yitirerek birer birer yarışı bırakmaya başlamışlar. Sadece içlerinden bir
tanesi, inatla ve yılmadan kuleye tırmanmaya devam etmiş ve sonunda da büyük bir
gayret sarf ederek kulenin tepesine çıkmayı başarmış... Yarışmayı izleyen ve
yarışmaktan vazgeçen kurbağalar, bu sonucu hayretler içerisinde karşılayarak,
kulenin zirvesine tırmanan kurbağadan, bu işi nasıl başardığını öğrenmek
istemişler. İçlerinden bir kurbağa ona yaklaşmış ve sormuş : “Bu işi nasıl
başardın?” diye. İşte, o anda tüm kurbağalar fark etmişler ki ; kuleye tırmanan
ve yarışmayı kazanan kurbağa, sağır...
Bir bilge
kişinin ifadesi ile : “ Dünyanın halini ve kendisinin ne istediğini bilen ve bu
hayatın zarafetle tadına varmak için olağanüstü coşkulara gerek duymayıp ;
ahlaki ve duygusal çekiciliklerin temiz çevresinde yaşayan, doğru, aklı başında,
zeki bir insanla arkadaş olmak ne tatlıdır!”
Her insanın
istek ve arzuları olur, olması da doğaldır. İnsanların istek ve arzularına
ulaşmak için verebilecekleri veya tüketebilecekleri kaynakları da önemlidir. Ama
! olmazsa olmaz, istek ve arzumuza ulaşmak için öncelikle kendimize ve kendi
kaynaklarımıza olan inancımızdır...
Olumsuz
düşünen insanları duymayın... Onların, kalbinizin özündeki özden beslenmenize
engel olmalarına ise asla izin vermeyin.
Unutmayın ki
; siz kendinizi yaşayabiliyorsanız, yanınızdakini yaşayabilirsiniz. Siz
mutluysanız, birisini veya birilerini mutlu edebilirsiniz ve siz
gülümsüyorsanız, yakınınızdakinden başlayarak, çevrenizdeki bireyleri
gülümsetebilirisiniz...
Ne karamsar
olun, ne de iyimser ; yaşarken, yaşatmak için ; özden beslenerek, bence !
pozitif yaşamak gerek...
Olumlu
pencereler
Verilmiş ki,
Yamalı bir
kayığın içindeki,
Bir çift
kürek misali,
İnsanoğlunun
eline,
Akıl ile
yürek...
Akıntının
dalgalarına,
Uyaraktan
sürüklenmesin !
İster
ifadesel,
İster
eylemsel,
İdrakinin
iradesine uyarak,
Gülümserken,
Gülümseterek
yol alsın,
Yaşamda
diye...
Sorarım ?
Zavallı
keyfilik,
Hangi
iradenin önünde,
Ses
çıkarabilir,
Set
oluşturabilir...
Kulak
tatmaz,
Ağız duymaz,
Ama bunlar,
Haz verirler
özünde...
Göz ise,
Hem algılar,
Hem de
algılatır ;
Hazırlar
diğer duyulara,
Yaşarken,
Yaşatmak
için yaşamı...
Unutmamalı...
Her şeyin en
güç olanı,
Gözlerimizin
önündekini ,
Bakmaktan
öte,
Gözlerimizle
görmek,
Değil mi ?