Teslimiyet ;
yaşamın akışına karşı koymak yerine, ona izin vermeyi içeren ; sade ve basit ama
özünde çok derin bir bilgeliktir. Teslim olmak ise; şimdiki an’ı koşulsuz ve
çekincesiz bir biçimde kabul etmektir. Diğer bir ifade ile de ; olana içsel
olarak direnmeyi bırakmaktır..
Çevremizdeki
çoğu insanlar için teslimiyet kavramı, olumsuz çağrışımlar yapabilir ;
yenilgiyi, vazgeçmeyi, yaşamın zorluklarıyla başa çıkamamayı, uyuşuk hale
gelmeyi ima edebilir. Ancak ; gerçek teslimiyet tamamen farklı bir şeydir. O
içinde bulunduğumuz duruma pasif bir biçimde katlanmak ve o konuda hiçbir şey
yapmamak anlamına gelmez. O planlar yapmayı ya da olumlu eylemde bulunmayı
bırakmak anlamına da gelmez.
Teslimiyet
kavramındaki eylemsizlik de ; sıradan bilinç halinde yaşanan şaşkınlık, korku,
atalet ya da kararsızlıktan kaynaklanan bilinçsizlik halindeki eylemin içeriği
ve kapsamından çok daha farklı ve çok daha özel eylemsiz faaliyeti tanımlar ve
kapsar.
Direnmeme ;
hiçbir şey yapmama anlamına gelmez. O sadece herhangi bir “yapmanın” tepkisel
olmayan hale gelmesidir. Uzakdoğu dövüş sanatlarının altında yatan derin
bilgelikte de ifade edildiği gibi : rakibinizin kuvvetine direnmeyin, onu
yenmenize izin verin.
Teslimiyet ;
tamamen kendi içimizde yaşadığımız veya yaşayabileceğimiz içsel bir olgudur. Bu
durum, bizim kendi dışımızdaki alanda faaliyete geçip, olası mevcut durumu
değiştiremeyeceğimiz anlamına gelmez. Aslında, teslim olduğumuzda kabul etmemiz
gereken şey ; genel durum değil, yaşadığımız anı kapsayan küçük zaman aralığında
söylev ve eylem olarak durabilme veya yormadan ve yorulmadan faaliyette
bulunabilmedir.
İçsel
anlamda teslim olmak ve fiili bir şey yapmamak ; yaşadığımız anda
karşılaştığımız mevcut veya olası durumlara kendi içimizde direnmemizi ve
yaşadığımız anda üzerimize negatif enerji yüklememizi engellemeyi ifade eder.
Pozitif
enerji ile yüklü olduğumuz bir zaman aralığında, olası bir işitsel veya
eylemsel ifadenin bünyemizdeki enerjiyi negatife çevirmesine izin vermemeli ve
etkileşim sürecinde, içeriği ve bizdeki kapsamı netleşmeden kendi içimizdeki
yansımasının, bizim bütünümüze hükmetmesini engellemeliyiz.
Ne
zaman teslimiyeti anlayarak yaşayabiliriz sorusuna, sıra gelirse cevaba ! kendi
içimizdeki özümüz, nihai öze teslim olduğunda ; özgürlük ile esaret gibi
kavramların, yalnızca sanal olduğunu algıladığımızda ; asil olmakla, asal olmak
arasındaki farkı sorgulamak yerine yaşamaya başladığımızda ; teslimiyetteki
huzur ve mutluluğu her hücremizde ve anımızda yaşar ve yaşatırız da...
Öz
teslimiyet
Bir ağaç :
Yağan
karların, altında ezildiği,
Kolunu
uzatıp, paylaşmayı beklediği,
Sıkıntılarını, paylaşmak istediği,
Kış
mevsimlerindeki,
Yalnız
zamanlarında ;
Her yıl,
Ama her yıl,
Bir
İlkbaharı,
Özündeki
özün,
Kendisine
kodladığı,
Yaşam
şartlarıyla
Dingince
bekleyerek,
Teslimiyetle, yaşamak zorunda ;
Oysa ben
veya sen,
Yaratırken
yaratanın,
Okumayı
öğreten,
Bir
mantıkla,
Uzanmayı
sağlayacak,
Bir çift kol
ve bacak ile,
Ödüllendirdiği ;
Her yıl bir
ilkbaharı,
Beklemek
zorunda kalmadan,
Mutluluk
veya üzüntüsünü,
Sonuca
giden,
Birden fazla
yol ve senaryoyla,
Değerlendirebilmenin farkıyla ;
Öze,
özümüzle teslim olmak varken,
Bütünü
sindirerek yaşamak yerine,
Önümüze
gelen, her parça üzerine,
Yeni bir
dünya kurmanın,
Faydası
hangimize ?
Sorarım,
Toplamı
değil de,
Parçaları
sorgulayarak,
Kim sonuca
ulaşabile...