Göç eden
canlılar içinde en bilinenlerinden birisi de somon balıklarıdır. Somonlar
çoğunlukla yaz sonu veya sonbaharda, akarsularda yumurtlarlar. İlk göçlerini de;
doğdukları ırmaktan akıntı boyunca çağlayanları ve muhtelif avcıları aşarak ;
denizlere doğru yaparlar.
Denizlerde
birkaç yıl geçirdikten sonra iyice gelişip üreme olgunluğuna erişen somonlar,
hayret verici yeni bir göçe başlarlar. Bu yolculuğun hedefi ise , yumurtadan
çıktıkları yerlere, yumurtlamak için ulaşmaktır.
Dönüş
yolculuğunda somon; denize çıktığı akarsuyun ağzını ve sonrasındaki rotayı hiç
yanılmadan, daima tek seferde bulur .
Hedefine
ulaşmak için ırmağın kuvvetli akıntısıyla mücadele eder. Su yüzeyinden yaklaşık
4 metre kadar yükseğe sıçrayarak şelale ve çağlayanları aşar. Üst yüzgecinin su
dışında kalmasına neden olacak kadar sığ sulardan geçer. Bu sığ sularda,
kendilerini avlamak için bekleyen kuşlar, ayılar ve bir sürü yabani hayvanın
tehditlerini aşar...
Yolculuk sırasında beslenmeyen
somon, yolculuğu boyunca gerekli enerjiyi, önceden hatasız bir şekilde
hesaplamış ve yakıtını, yolculuk öncesinde vücudunda depolamıştır.
Bu
yolculukta, akıllara durgunluk veren gerçek, yol alması gereken mesafenin
uzunluğudur. Bir köpek somon balığı sonbahardaki yumurtlama döneminde, 3200, bir
kırmızı somon ise 1600 kilometreden daha fazla yüzer.
Deniz ve akarsuların farklı tuz
oranları ile su sıcaklıklarına kusursuz uyum sağlayacak donanıma sahip olan
somonlar, nihai olarak doğdukları ortamlara ulaşır ; yumurtalarını bırakır ve
huzur içinde yaşmalarını noktalamayı beklerler...
Çoğu zaman ruhumuz ile bedenimiz, yüreğimiz ile zihnimiz veya bir başkasıyla
olan ilişkimizde, nereye ve hangi içerikte gitmemiz gerektiğini elimizdeki
enstrümanlarımızla düşünmediğimizden ; ya acı çeker ya da acı çektiren bireyi
ifade ederiz.
Erdemli
insan ile sıradan insan arasındaki en temel farklardan birisi de ; sıradan birey
kendisini daha mutlu, daha huzurlu, daha coşkulu hissetmek ve yaşamak için
sürekli birilerini ararken ; erdem sahibi birey birisini aramaktan vazgeçmiş,
önce kendisini, sonrasında ise kendisinin içindeki özü bulmuş ve onunla yaşamaya
başlamış olandır.
Ruhumuz veya
bedenimizle, hangi nitelik ve nicelikte yaşamak istersek isteyelim
ödeyebileceğimiz bedelleri düşünmeden hareket etmektense ; nerede ve hangi
hususlarda hesap vereceğimizi bilerek yaşamak, çok daha önemlidir...
Nereden
nereye
Okyanusların,
Özgür köpek
balıkları,
Yaşadıkları
tuzlu fanuslarda,
Akarsuların,
Esir
alabalıkları,
Yaşasalar da
tatlı su yollarında,
Kendilerine
kodlanan yaşamlarla,
Anlayamazlar
bizlerin yaşamlarını da;
Ne tanır,
Ne de
bilirler,
Özümüzde var
olan,
Öz ile
geçmişten geleceğe,
Yaşarken
yaşatacaklarımızı da ;
Yüzyıllar
önce,
Bindiğimiz
bu trende,
Zaman zaman,
Dönerek
baksak da geriye,
Hangi
kompartımanda,
Kaçıncı
sınıftayız diye,
Uzakta değil
cevap,
Yine
özümüzde ;
Dünden
bugüne,
Öğretir ve
yaşatır bize aklımız,
Daima yolcu
olduğumuz trende,
Rotamıza
paralel gündemimizle,
Asil
olmaktan öte,
Asal olmak
sebebiyle,
Sonuca
yürümek mecburiyetiyle ;
Kendini
patronun gibi görsen de,
Bedeninin
hücrelerinde,
Sahibin sen
olan,
İnan yok,
Tek bir,
Sana ait
hücre .