Ön Yargılarımız, alışkanlıklarımız ise...

Fransızlar günlük alışveriş sırasında ne zaman “97” sayısını söyleyecek olsalar, “quatre-vingt-dix-sept” ( dört çarpı yirmi ve on ve yedi ) derler. Bu ifade ; 97 demenin bizlerce son derece dolambaçlı bir yolu olarak düşünülse de, Fransızlar için bu alışkanlıktır.

         Batı iş dünyasındaki en tehlikeli söz ise ; “kırık değilse düzeltme”dir. Böylesine basit ve görünüşte akla uygun bir söz, işletmelerin diğer konulara kafa yormayıp, yalnızca sorunlar üzerine, düşünmelerine yoğunlaştıklarını ifade eder.

         Klasik yunan düşüncesi, “üç kafadar” olarak adlandırılan Sokrat, Platon ve Aristo’ya dayalıdır. Bu üç kafadarın düşüncelerindeki ortak yaklaşım ise, hataları göstermeye ve kusurları bulmaya dayanır. Hataların giderebildiğin de ise, gerçeğin ortaya çıkacağını varsaymaktadırlar. İşte o zamandan beri, hataları bulma ve gösterme, batılı düşüncenin temeli ve dolayısıyla alışkanlığı olmuştur. Günümüzde de sorun çözme alışkanlığının temelinde, bu yönetim anlayışı bulunmaktadır.

         Hiç yunan kültürü altına girmemiş olan Japon kültüründe ise, ise temel bakış ; karşılaşılan sorunu çözmek kadar, mükemmeli bile geliştirmeyi hedefleyen, işi daha iyiye, daha verimliliğe, taşımayı hedefleyen, sorun gidermeyle birlikte, işi iyileştirmenin birbirine paralel olduğu, çözüm yaklaşımıdır. Japonlar ; batılılar gibi belirgin hataları düzeltmeye başladıklarında, bu yalnızca bir başlangıçtır. İşlerini geliştirmek ise, nihai hedefleridir.

         Bizim ise ; sosyal ve iş dünyamızdaki en büyük alışkanlığımız, ön yargılarımızdır. Bunun ise, bize faydasından çok, ne kadar fazla zararı olduğunu, merhum bir işadamımızın, anlatılmakta olan bir anısı ile sizlere aktarmak isterim.    

Holdingin insan kaynakları ön görüşmeleri yapmış. Seçtikleri adayı rahmetli iş adamımıza bildirmişler. Rahmetli iş adamımız, seçilen adayı işe almak için, son görüşmeyi kendisi yapmak istemiş.

Görüşme için, bir restaurant ayarlanmış. Rahmetli iş adamımız, yeni yönetici adayı ile, söz konusu restaurantta buluşmuş. Başlangıç olarak ikisi de çorba istemiş. Yönetici adayı, sipariş edilen çorbanın, tadına bakmadan çorbaya tuz dökmüş. Bunun üzerine, rahmetli iş adamımız "Ön yargılı bir yöneticiye ihtiyacı olmadığını" belirterek, masadan kalkmış. Bunun kulağımıza, küpe olmasını temenni ederim.

         En büyük sorunlarımızdan bir başkası ise, risktir. Daima kafamızda olan, ama bir türlü oranını ve içeriğini ayarlayamadığımız, bizleri kararsızlığa iten, ciddi bir sorundur. Bu elimizde olmayan bir reflekstir. Riske yaklaşımımız ise, ne olmalı ? Benim ; bu konuya yaklaşımım aşağıda, sizlerinkini ise, siz biliyorsunuz ! Paylaşmak isterseniz, mail adresim sizlerde.

                 

Risk

 

Aklın yolu bir !

Arttıkça,

Eldeki bilgi,

Azalır,

Kaybetme riski ;

 

Tek noktaya atan tüfeğin,

Çifteye,

Tercih edildiği gibi ;

 

Unutma !

Hiç bir araştırma,

Pahalı olamaz,

Mideden çıkan,

Kararlar kadar ;

 

Bütünlemesi,

Olmayan okulda,

Sorulduğunda,

Riskin tanımı,

Son sınıfta okuyana, 

Verilecek cevapta,

Gerek yok,

Sayfaları doldurana ;

 

İhtiyaç var,

Arka sayfanın sonuna,

-İşte risk !

Yazabilecek,

Satranç kralı,

KASPAROVLARA .

Yaşama Dair Makaleler

İletişime Geçin

Tüm soru istek ve görüşleriniz için lütfen bana yazın.