Yazılı, görsel veya işitsel iletişim kanallarının herhangi birisi ile
gönderdiğimiz bir verinin, gönderimde bulunduğumuz kişi veya kişiler üzerinde
istediğimiz veya beklentisini duyduğumuz tepkiye dönüşmesi için ; öncelikle
karşımızdaki kişi veya kişiler ile seçtiğimiz iletişim kanalında buluşmayı
başarmalı sonrasında ise gönderdiğimiz veri içeriğine yüklediğimiz anlam veya
anlamlar hususunda birbirimizi algılamalıyız...
Toplumu oluşturan bireyler doğumlarıyla başlayan süreçte duyuları yardımıyla
çevrelerinden topladıkları verileri, kaynakları ile orantılı olarak
değerlendirerek ve olgunlaştırarak, yaşamın içinde ve yaşayarak farklı açı ve
düzlemlerden geliştirirler...
Aynı yaş kuşağında bulunan iki ayrı birey, birbirleri ile diyalog kurmakta
ve/veya diyalog geliştirmekte zaman zaman zorlanabilirler. Böyle durumlarda da
genellikle bireyler kendilerini yeterince ifade edemediklerinden dolayı
yaşadıkları anlarını mutlu ve huzurlu değerlendiremezler ve olası birlikte
yaşayabilecekleri yarınlarını şekillendirmekten uzak yaşadıkları anın içeriğinde
bulunan algılama veya ifade farklılıklarının sorgulanması ile yaşadıkları
anlarını tüketirler.
Diyalogların
tıkanabileceği böylesi durumlarla karşılaşıldığında ; ne söylemek istediğimiz
kadar, karşımızda ne anlaşıldığını anlamaya çalışmak, mümkün olduğunca sade ve
basit kelimelerle duygu ve düşüncelerimizi ifade etmek, konuşmayı istediğimiz
kadar dinlemeyi başarabilmek, bizleri ne yapalım beni anlamadı veya ne yapayım
kendimi anlatamadım gibi paylaşmaktan öte ayrışmaya taşımayı engeller.
Merhum
sanatçı Yıldırım GÜRSES’E şimdiki zamane sanatçıları ile ilgili görüşleri
sorulduğunda, merhumun o günkü cevabı : “ben affetmem asla seni adlı bestemi
kamuoyuna sunduğumda sanat camiası bu kadar nezaket ve zarafetten uzak bir
çalışmayı nasıl üretebilirim diye bana oldukça sert eleştirilerde bulunmuşlardı
oysa şimdi gerek sanat üreticilerinin sanat bilgisi, gerekse üreticiler
tarafından üretilenlerin içeriği... nereden nereye ” demişti.
Dolayısıyla
ayrı yaş grubundan iki ayrı bireyin diyalog sürecinde yaşanabileceklerde ise ;
duygu ve düşüncelerin algılanmasından başlayarak ifade edilmesine kadar son
derece ciddi bir değer kargaşası yaşanabilmektedir Bu tür olası problemlerin
çözümlerinde ise özellikle ve öncelikle diyalog sürecinde büyüğün küçüğüne
sevgi, küçüğünün ise büyüğüne saygı ile emek vermesi gerekir.
Unutmamalı
ki ; asgari diyalog kurabileceğimiz bir birey ile karşılaşmak, sonrasında ise
nitelikli bir birliktelik ile arkadaşlık kurabilmek ve sonucunda ise onunla
paylaşımda bulunabilmek günümüz şartlarında kolay değildir..
Bu kadar
zorlukları bulduğumuzda da diyalogumuzu ayrıştırma üzerine değil , diyalogumuzu
geliştirmek için ilişkimize sarılmaya çalışmak kendimiz için kendimize
verebileceğimiz en büyük ödül değil midir ?
Tanımlamalı
mı...
Elma ile
elma
Etse de iki
elma
Elma ile
armut
Eder bir
tabak meyve
Siyah ile
beyaz
Görünse de
zıt
İkisi bir
araya gelince
İfade etmez
mi yaşamı
Taban
yeryüzü
Tavansa
gökyüzüyse
Arada bize
solumaktan öte
Tanımlamalar
yapmak mı
Yoksa
Yaşamı
anlamlı kılacak
Diyaloglar
kurarak
Birliktelikler yaşamak mı...
Bence
tanımlamalı !
Neyi mi ?
Tanımların
Tanımsızlıklara kapılar açtığını...