Ülkemizdeki hemen her ilimizin, her beldemizin; öncelikle seyahat etmenin bu kadar mümkün olmadığı ve dışarıda da ailece yemek yeme alışkanlığının henüz oluşmadığı on yıllar öncesine dayanan esnafına, tüccarına, bankacısına, memurlarına ürün ve hizmet üreten yiyecek ve içecek işletmeleri ile onlara bıçak, tencere, tabak… üretenler mevcuttu. Bunların çok az bir kısmı kuşaktan kuşağa zaman zaman binadan binaya veya ekonomik dalgalanma dönemlerinde her türlü zorluklarla boğuşarak günümüze kadar varlıklarını sürdürebilmiş veya sürdürmeye gayret etmekte.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından 11.Ocak.2022 tarihinde, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen tören ile “Yaşayan İnsan Hazineleri Geleceğe Aktarılan Mirasın Temsilcileri” ödülleri alan sanatçılarımız kadar, ülkemizin en değerli kültür mirasının tüm kodlarını zenginliğinde barındıran gastronomi tarihimizin yaşayan işletmelerimizi de ödüllendirmemiz, ne güzel olur.
Bugün Türkiye’nin gastronomi tarihinin öncüleri diyebileceğimiz, lokanta işletmelerimiz; Isparta’da Hacıbenlioğlu Kebap-1833’ü, Trabzon’da Kalkanoğlu pilavı-1856’yı, Afyon’da Aşçı Bacaksız-1881’i, Bursa’da İskender-1867’yi, Gaziantep’te İmam Çağdaş-1887’yi, İstanbul’da Filibe Köftecisi-1893’ü, Konya’da Hacı Şükrü-1907’yi… “Ülkemizin Gastronomi Hazinelerinin Kurucuları” gibi bir içerik ile ödüllendirmek ne mutlu edecektir. Nesilden, nesile sefasından çok cefasını on yıllarca yaşayan o işletmelerin duyacağı onuru ve gururu düşünemiyorum.
Şef Eyüp Kemal SEVİNÇ
Şef Çiğdem ALAGÖK ile)
Tabii ülkemizde bir de son zamanlarda oldukça popüler olan coğrafi işareti, menşe adı veya mahreç işareti ile onurlandırılmış ürünleri veya reçeteleri üreten, sunan veya o reçetelerin hakkını veren yerel işletmelerimiz mevcut.
Mahreç işareti ile onurlandırılmış yemek reçetesinin hakkını veren işletme örneği mi?
Niğde ilinin mahreç işaretli Bor Söğürmesini muhteşem reçetelendiren ve misafirlerine sunan Bor ilçesinin Hilmibey Lokantası ve onun 3.Kuşak Şefi Hilmi ERİÇ. Bu işletmede yaşayacağınız lezzet şöleninin rahatlıkla diyebilirim ki karşılığı Michelin Guide (dünyadaki derecelendirme sisteminin zirve rehberi) standartlarında yemek için özel olarak seyahat edilmeli olarak ifade edilen üç Michelin Yıldızı. Benim haricimde kim mi söylüyor, Chef Yunus Emre Akkor, Chef Rafet İnce… Bu ve benzeri işletmelerimizin ihtiyaçları neler? Öncelikli olarak Niğde ili örneğinde Bor Hilmibey Lokantası’nın desteklendiği gibi, diğer illerimizde de il protokollerinin misafirlerini ağırlamada, sonrasında da il halkının ve konuklarının en azından bir öğün için tercih adresi olunmasına ve olabildiğince de işletmenin bulunduğu il medya mecraları tarafından katkı verilmek diye sıralayabilirim.
Şef Yunus Emre AKKOR,
Hilmibey Lokantası Şefi 3.Kuşak Hilmi ERİÇ ile)
Mahreç işareti ile onurlandırılmış el sanatları ürünlerine örnek mi?
Trabzon’un Sürmene İlçe Belediyesi tarafından Mahreç İşareti alınan Sürmene Bıçağı için standartları ve denetim altyapısı belirlenen ve ilgili kurum ve birimlerce de onaylanan tam otuz bir Sürmene işletmesi piyasaya arz, üretim gibi içeriklerde listelenmiş. Listelenen işletmelerin hem kendilerine hem de bağlı bulundukları vergi daireleri ve beldelerine ürettikleri katma değeri düşününce bu işletmelere minnettar olmamak, mümkün mü?
(FOTO: Sürmene Bıçak Sanayi)
Bulunduğumuz beldelere katma değerli ürün ve hizmet üreten gastronomi işletmeleri kadar o işletmelerin ihtiyaçları olan bıçak, tencere, porselen, bakır… gibi ürünleri de kuşaktan kuşağa üreten işletmeler “Şehirlerimizin Gastronomi Hazineleri” olarak her türlü takdiri ve ödülü fazlasıyla hak etmiyor mu? Bizlerin ve beldelerimizin turizm pastasından çok daha fazla pay almamıza olağanüstü katkı ve destek veren bu işletmeleri olabildiğince de her platformda hep birlikte destekleyelim